Biraz ülkemin dışındaki dünyayı keşfettiğimde, Belarus hakkında gayet eğlenceli ve yanlış algıların olduğu gerçeği ile yüzleştim. Pek çok kişi, Belarus gibi bir ülkenin var olduğundan haberdar değildi, böyle bir ülkenin dünya haritasında var olduğunu bilenler ise çoğu durumda bu ülke hakkında bildikleri oldukça sınırlıydı. Bu yüzden biz durumu biraz düzeltmeye karar verdik ve ‘Dünyayı geziyorum’ seyahat proğramı çekim ekibini Türkiye’den buraya davet ettik.
Bir hafta boyunca biz Belarus’u gezdik ve memleketimizin en güzel yerlerini çekmeye çalıştık.
Tabii ki biz, Belarus’un başkenti olan Minsk şehrinden başladık. Minsk, yaklaşık 2 milyon nüfusu olan, Belarus’un kültürel, idari, siyasi ve ekonomik merkezi ve ülkenin en büyük şehridir. Milli kütüphanenin seyir terasından bakarken sadece başkentimizin değil, ülkemizin tamamının ne kadar güzel olduğunu hayal etmek çok da zor değil aslında! Belarus’un %36’sı ormanlarla kaplıdır!
Her ne kadar dünyanın en zengini Türk mutfağı ile kıyaslamasak da; spesifik Belarus mutfağımızdan seçmelerle misafirlerimize ikramlarda bulunduk. Türk kafilelerinden edindiğimiz izlenimle damak tatlarına çok uzak olmadığımızı önceden biliyorduk.
Çekim ekibini biz Pobediteley cd. 11 adresinde bulunan ‘Traktir na parkovoy’ (‘Park sokağındaki meyhane’) lokantasına davet ettik. Burada beyaz mantarlı yoğun bir çorba, Rus fırınından rasstegay (bir nevi üstü açık börek), meşhur Belarus draniki yemeği (bir nevi patates mücveri), lezzetli salataların tadına baktık. Ana yemeklerin sıradan olmayan servisi özellikle hayretler içinde bıraktı.
Belarus köyünün güzelliğini göstermeyi çok istedik, bu yüzden ülkenin kuzeyine, Naroç gölüne gittik. Naroç gölü, Belarus’un en büyük gölüdür ve aynı zamanda ülkenin en popüler tatil yeridir. Nanosı köyü (www.nanosy.by) gölün kıyısında bulunup manzarası çok güzel olan ormanla çevrilidir. Eski usul ahşap evler turistlerin hizmetindedir. Her evin merkezi yerinde yemeklerin yapılabileceği bir fırın var! Ayrıca köyde size medovuha (bir nevi alkollü içki) ve samogon (ev yapımı rus vodkası), çökelek ve peynir, sucuk mamulleri ve ekmeğin nasıl hazırladığını anlatırlar. Ayrıca eski otomobillere binebilir, yat turu yapabilir, kış mevsiminde kayak ve kızakla kayabilirsiniz. Gölde ya da herhangi bir gölette motorlu tekneden yapabileceğiniz balık avı da anılmaya değer. Belarus’ta tek olan su değirmeni ve semaverler müzesi sizi büyüleyecektir. Köyde misafirler için at gösterileri sık sık düzenleniyor. Daha saymakla bitmeyen etkinlikler…
UNESCO dünya miras listesine dahil edilen Belarus şatoları, Belarus turizminin klasikleridir. Belarus’un Minsk bölgesinde Nesvij şehrinin kuzey-doğu kısmında bulunan, saray ve şato kompleksini teşkil eden Nesvij şatosu 16.—19. yüzyıllarda Radzivil hanedanının bir ikametgahıydı ve günümüze hala heyetini korumaktadır. Mirskiy şatosunun temelleri 16. yüzyılın başında Miryanka nehrinin kıyısında Yuriy İlyiniç tarafından atılmıştır. Kendisi şato inşaatını tamamlayamadığından dolayı şato, ‘Sirotka’ (‘yetim’ veya ‘öksüz’) takma adı olan Nikolay Hristofor Radzivil’in eline geçmiştir. Halen şato, düzlüklerde inşa edilen şatoların muhteşem bir örneğini teşkil etmektedir.
Bütün dünyaya Belarus gelenek ve göreneklerini göstermeyi çok istedik. Bu yüzden başlangıç olarak, eski Belarus usulune göre yapılan bir düğünün eşsiz karelerini çekmeye karar verdik. Belarus Halk mimarisi ve yaşamı Devlet müzesi bize böyle bir imkan tanımıştır. (www.etna.by)
Haftalarca yaptığımız hazırlıklardan sonra 7 gün dolu dolu yaptığımız çekimler kanal 7 televizyonunda yayımlanarak Türk seyircisinin beğenisine sunulmuştur. Bu vidolardan tekrar izleyebilirsiniz. Ayrıca değerli yorumlarınızı da yazmanızı bekliyoruz.
Herkes Memleketten söz ediyor. Ancak bu kelime altında kastedilen nedir? Dünyaya geldiğin yer mi? Çocukluğunun geçtiği ülke mi? Ya da belki yaşlılığını göreceğin yer mi? Hayır, Memleket, yaşadığın ve doğduğun yer ile belirlenmez. Gerçek Memleket, bir insanın kendisini bir parçası hissettiği yerdir. İnsanın yaş ve durumlara bakmaksızın hep dönmek istediği yerdir. Kendimizi iyi ve özgür hissettiğimiz yerdir. Olduğumuz gibi olabildiğimiz yerdir. Bunu milliyet veya yaşanılan yer değil, iç duyularımız belirler.
Umarız ki misafirlerimiz bizde kendilerini iyi hisseder ve Belarus’a tekrar ve tekrar dönmek isterler.